Sağlı Sollu Haber

Yılmaz Büyükerşen: Trafik modern çağın işkencesi!

GÜNDEM

Sağlı Sollu Haber Genel Yayın Yönetmeni Arif Anbar’ın, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen ile yaptığı röportaj serisi devam ediyor…

RÖPORTAJ - 2. BÖLÜM

Gazeteci Arif Anbar’ın sorularını yanıtlayan Başkan Büyükerşen, röportajın ikinci bölümünde, yoğun yağışlar sonrası belediyeye gelen eleştirilerden Eskişehir’deki trafik sorununa, raylı sistemler ihtisas organize sanayi bölgesi tartışmalarından TÜLOMSAŞ’a kadar pek çok konuya ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu.

İşte, o röportaj…

A. ANBAR: Zaman zaman Eskişehir’de yoğun yağışlar görülüyor. Söz konusu yağışlar sonrası vatandaşlar mağduriyet yaşıyor. Bazı çevreler de bu mağduriyet üzerinden size yükleniyorlar, eleştirilerde bulunuyorlar. Yoğun yağışlarla mücadele edecek bir formül var mıdır?

Y. BÜYÜKERŞEN: Şimdi bakın, yağmurun beklenmedik şekilde yoğun olarak yağmasına yapacak bir şey yok elbette. Ancak yaratacağı sonuçların daha hafif atlatılması konusunda alınması gereken önlemler vardır. Ağustos ayında Batı Karadeniz'de yaşanan sel felaketlerini gördünüz değil mi? Öylesine dere yataklarında, olumsuz zeminlerde yapılaşmaya izin vermezsiniz mesela. Derelerin toprağını çalıp, onları daracık alanlara hapsetmezsiniz mesela. Çeşitli bahanelerle suyun doğal seyrini değiştirmeye yeltenmezsiniz mesela. Derelerin üzerine köprüler yaparken, o köprülerin üzerinden insanların ve araçların geçeceğini hesapladığınız kadar altından da derenin rahatça akmasını da göz önünde tutabilirsiniz mesela. Osmanlı döneminde yapılan köprüleri örnek alabilirsiniz mesela. Karadeniz bölgemiz ülkenin en yüksek yağış alan bölgesi. Hemen her yıl bu felaketler yaşanıyor, sonuncusu ise hepsinden daha büyük felaketlerdi.

A. ANBAR: Peki, Eskişehir’e gelirsek?

Eskişehir zaman zaman yoğun yağışların etkisi altında kalıyor...

‘FAYDA MALİYET ANALİZİNİN DOĞRU YAPILMASI GEREKİR’

Y. BÜYÜKERŞEN: Evet, Eskişehir'e gelirsek, geçmişte zaman zaman yoğun yağışlarda, Porsuk dahil taşkınlar, su birikintileri yaşandığı doğrudur. Hatta bizim göreve geldiğimiz 2000 yılında Porsuk yine taşmış, Çukurçarşı, Köprübaşı bölgesi, Şeker Fabrikası ve şimdiki Kentpark ve civarındaki semtleri su basmıştı. Bizim, Avrupa Kredisi ile A’dan Z’ye yenilediğimiz altyapı ve drenaj projeleri ile sorunlar halledildi. Şimdiki durumda yıllık yağış ortalamalarına bakıldığında sistem yeterli hale geldi. Hafif çaplı taşkınlar, bazen çok kısa süreli su birikintilerinin hiç oluşmaması için daha pahalı yatırımlar yapılabilir. Ancak bu projeler, yoğun yağmurların birkaç yılda bir yaşanıyor olması nedeniyle verimli sonuçlar doğurmaz. Sonuçta Eskişehir'de yıllık yağış ortalaması belli. Fayda maliyet analizinin doğru yapılması gerekir. Öyle ki, o yoğun yağışlarda da sıkıntı birkaç saat içinde ve çoğu kez sistem tarafından kendiliğinden gideriliyor.

A. ANBAR: Eleştiri aldığınız bir konuyu daha gündeme getirmek istiyorum… Son dönemde yoğun olarak Eskişehir’de trafik sorunundan bahsediliyor. Hem çevreyolu ulaşımında hem şehir içi ulaşımda çözüm aranıyor. Bu iki konuya ilişkin değerlendirme yapabilir misiniz?

‘ŞEHİR ARAÇLARIN DEĞİL İNSANLARINDIR’

Y. BÜYÜKERŞEN: Trafik, hiç bitmeyen eleştirilerden biridir. Bu eleştiri niye hiç bitmez biliyor musunuz? Çünkü nihai bir çözümü yoktur. Önce şuna bakmak gerekiyor. Trafik sorunu dediğiniz şey nedir? Nasıl tarif edersiniz? Sizce dünyada trafik sorunu yaşanmayan ülke ya da şehir var mıdır? Özel aracınızda tek başınıza ya da iki kişi olarak bir yerden bir yere hiç durmadan gidememek ya da geç gitmek, trafik ışıklarında beklemek, önceliğin her biri 100-150 yolcu taşıyan tramvaylarda olması mıdır trafik sorunu? Yoksa aracının dörtlülerini yakıp, istediği yerde durup istediği kadar bekleyen araç sahipleri de bir trafik sorunu mudur sizce? İnsanın ve özel araçların bu kadar yoğun olduğu dünyanın tüm şehirlerinde, özellikle işe, okula gidiş geliş saatlerinde, trafik sorunu vardır. Siz yol yaptığınız her yere trafik sorununu da götürüyorsunuz demektir. Ya da alt ve üst köprülerle şehirleri birer otobana çevirmek çözüm müdür? Yayaların karşıdan karşıya geçememeleri, caddelerin karşısına geçebilmek için onlarca basamak çıkıp onlarca basamak inecek üst geçitler yapmak trafik sorununu çözümler mi?

Yılmaz Büyükerşen Bulvarı'nda özellikle iş çıkışı saatlerinde yoğun trafik yaşanıyor... 

Şehir, öncelikle araçların değil insanlarındır. Hiçbir yaya basamaklı üst geçit kullanması için zorlanamaz. Şehir merkezlerinde araçların belli bir hız limiti vardır. Araç sürücüsü yaya ile sürekli göz temasında olmalıdır. Biz İsmet İnönü Caddesi'ni araç trafiğine kapattığımızda kimse inanamadı, herkes hayret etti. Ama şimdiki durumdan şikâyet eden kimse var mı; Esnaf mı, yayalar mı, bebek arabasıyla rahatça karşıdan karşıya geçebilen aileler mi?

Ayrıca mastır planı denilen şey, çok geniş kapsamlı planlardır. Gelecek için ve uzun vadeli yapılır. Bizim Master Ulaşım Planımız hazırlandı. Yeni arterler, yeni akslar belli. 1/25 binlik planda da bunlar belirlendi zaten.

A. ANBAR: Gelelim çevreyolu meselesine…

‘ESKİŞEHİR'İN ÇEVRE YOLUNA İHTİYACI OLMADIĞINI SÖYLEMEK AKIL DIŞI’

Y. BÜYÜKERŞEN: Gelelim tabii… Şehirdeki iktidar partisi yöneticileri ve temsilcileri, yıllardır, Eskişehir'in çevreyoluna ihtiyacı olmadığını, çevre yolunun şehrin trafik yükünün ancak yüzde 20'sini taşıyacağı gibi mantık ve akıl dışı bir görüşü savunuyorlar. Böyle bir görüşe sahip olanlar, bana sürekli trafik eleştirisiyle geliyorlar. Bakış açıları bu. Neden, çünkü trafik asla nihai çözümü olmayan bir konu. Eleştiri konusu yapılabilecek en kolay şey. Eleştirecek hiçbir şeyiniz yoksa imdadınıza hemen yetişecek şey trafik konusudur. Merkezi hükümetin yapması gerektiği halde yapılmayan çevre yollarını gereksiz bulan bir görüşün, bizi trafik sorununu çözmemekle eleştirmesi akıl alacak gibi değil.

Eskişehir çevreyolunda yaşanan trafik keşmekeşinden bir örnek...

‘ALPU-MİHALIÇÇIK YOLUNU YAPMAYACAKSINIZ SONRA DA BİZE TRAFİK DERSİ VERECEKSİNİZ’

Bakın başka bir şey daha var, onu da söyleyeyim. Eskişehir, ülkenin doğusundan özellikle Güney Marmara bölgesine geliş gidiş yolu üzerinde. Bilecik, Bursa, Balıkesir, Çanakkale'ye, bu illerden de ülkenin doğusuna açılan kapıdır Eskişehir. Böyle bir güzergâh üzerinde olan Eskişehir için çevre yolunun gereksiz olduğunu söylemek, topu taca atmaktan başka bir şey değildir. Kaçak oynamaktır. Siz yıllardır hükümet olarak, planlarda mevcut olan Kuzey ve Güney çevre yollarını yapmayacaksınız, Alpu-Mihalıççık yolunu yapmayacaksınız, Seyitgazi yolunu, Sarıcakaya yolunu yapmayacaksınız, sonra da kalkıp bize trafik dersi vereceksiniz. Üstelik de trafik sorununu yalnızca ışıklarda beklemek, caddelerin zaman zaman tıkanması olarak anlayacak ama Alpu yolunda gün aşırı ölümlü ve yaralanmalı ciddi kazaları görmezden geleceksiniz. Alpu yolundaki trafik sorunu çok daha önemli, çok daha acildir. Çünkü sizin yerine getirmediğiniz sorumluluğunuz ölümcül sonuçlar doğuruyor. Önümüz kış, Alpu yolunda umarım acı haberlerle karşılaşmayız.

‘TRAFİK SORUNU YOKTUR DEMİYORUM’

Diğer taraftan ben, trafik sorunu yoktur demiyorum. Trafik meselesi, modern çağın işkencesi olarak bile tanımlanabilir. Trafik, modern çağın, size ‘bedel ödetme’ yöntemlerinden biri. Bunu da insan kendi başına pekâlâ çözebilir. Örneğin başta şehir içi olmak üzere, her yere özel aracınızla gitmek, canınızın istediği yerde park etmek alışkanlığından vazgeçerseniz, şehir içinde özel otomobilinizin yerine toplu ulaşım araçlarını kullanırsanız, göreceksiniz ki, trafik sorununu çok daha az hissedeceksiniz. Ya bunu yapacaksınız ya da şikâyet etmeyeceksiniz. Çünkü özel aracınızla bu sorunu yaratan aslında sizsiniz.

A. ANBAR: Yeni bir konuya geçmek istiyorum… Bu konu, Eskişehir’in geleceğini yakından ilgilendiriyor ve dolayısıyla uzun zamandan beri kamuoyunca tartışılıyor. Raylı Sistemler İhtisas Organize Sanayi Bölgesi girişimlerinden bahsediyorum. Büyükşehir Belediye Başkanı olarak sizi de yakından ilgilendiren bir proje bu. Görüşünüzü alabilir miyim?

‘BAŞKAN OLDUĞUM SÜRECE İZİN VERMEM’

Y. BÜYÜKERŞEN: Bu konuda netim. Alpu Ovası, Bakanlar Kurulu kararıyla ‘Büyük Ova’ statüsüne alınmış, verimli tarım topraklarıdır. Bakanlar Kurulu aynı zamanda Alpu Ovası’nda tarım dışında hiçbir girişimin-yapılaşmanın olamayacağını kesin hükme bağlıyor. O nedenle böyle bir organize sanayi bölgesi Alpu Ovası’na kurulmamalı. Zaten hem Eskişehir hem de Alpu kamuoyu bunu kesinlikle istemediğini ve izin vermeyeceğini, gerekirse hukuki zeminde sonuna kadar mücadele edeceğini belli etti.

Hasanbey’e gelirsek… Benim anlamadığım konu da zaten bu. Raylı Sistemler Organize Sanayi Bölgesi kurulması için, Alpu Ovasından başka yer kalmamış değil ki. Aksine mevcut Organize Sanayi’nin hem içinde hem Hasanbey Lojistik Merkezi civarında hem de yeni genişleme bölgesinde yüzbinlerce, milyonlarca metrekare altyapıları hazır alanlar var. Buralarda rahatlıkla kurulabilir.

Şu konuya da bir kere daha vurgu yapmak istiyorum. Ben bu şehirde Büyükşehir Belediye Başkanı olduğum sürece, şehrin dört bir yanının küçük küçük de olsa, organize sanayi bölgeleriyle çevrelenmesine izin vermem. Çünkü bunun, bu şehre yapılabilecek en büyük kötülüklerden biri olacağına inanıyorum. Eskişehir yıllarca önce bu OSB alanının şehrin doğusunda olmasına ve o yönde genişlemesine karar verdi. Şehrin farklı farklı yönlerine OSB’ler serpiştirmeye çalışanlar, bu işler yerine şehre yatırım getirilmesi için çalışsınlar. Mevcut OSB’ye, yeni genişleme bölgesine yerli-yabancı yeni yatırımcılar bulsunlar. Enerjilerini ve zamanlarını buna harcarlarsa, bu şehre en büyük iyiliği yapmış olurlar.

A. ANBAR: Hemen bu konuyla bağlantılı bir soruyu aktarmak istiyorum. Eskişehir’de tartışma konusu olan URAYSİM projesinin iptali için Alpu Belediyesi mahkemeye gitmişti. Mahkeme, iptal istemini reddetti. Bahse konu projenin yıllardır bitirilemediğini de göz önünde bulundurursak nasıl yorumlarsınız?

Y. BÜYÜKERŞEN: Ben bu konuyla ilgili düşüncelerimi yıllardır açıklıyorum. URAYSİM Projesi, kuş bakışı baktığınızda çok cezbedici gelebilir. Dünyada çok az örneği olan, hayata geçirilmesi halinde yüksek gelir getireceği hayal edilen, üstelik adının başına bir de ‘Mükemmeliyetçilik Merkezi’ tanımını eklerseniz, birilerinin çıkıp bu projeye karşı çıkması imkânsız hale gelebilir diye düşünebilirsiniz.

‘NE GETİRECEĞİ BELLİ OLMAYAN BİR PROJE’

Diyelim ki, projeyi tamamladınız ve işletmeye açtınız. Ürettiğiniz hızlı tren başta olmak üzere, metro vagonlarının, tramvayların, diğer vagonların güvenlik testlerini yapabilirsiniz, uluslararası işbirlikleriyle ürettiğiniz lokomotiflerin de testlerini yapabilirsiniz. Peki, saatte 600 kilometre giden hızlı tren testleri yapabilir misiniz? Ancak hızlı tren üreten ülkelerden talep gelirse yapabilirsiniz. Çünkü siz henüz hızlı tren üretmiyorsunuz. Üstelik, bunları yapan ileri ülkelerin de bu denemeler için ürettiklerini Eskişehir’e getirip deneyeceklerini ve para kazanacağımızı hayal ediyorsunuz. Hızlı tren setleri üretebilmek için harcamanız gereken parayı, zamanı, emeği, sonucu belli olmayan bir proje için kullanıyorsunuz. Hızlı tren üretmenin ve bunun uluslararası sertifikasyonunu alabilmek için yapılması gerekenleri anlatacak olsam, bu söyleşi sayfalarca sürer. Enerjinizi, zamanınızı ve bütçenizi neden bunun için değil de yarısı gerçek yarısı hayal bir proje için harcıyorsunuz. Üstelik bir üniversitenin eğitimde kullanması gereken paraları harcayarak.

URAYSİM Projesi...

‘TÜLOMSAŞ TRAMVAY KONUSUNDA HİÇBİR ŞEY YAPMADI’

Bizi yıllardır tramvayları yurt içinden almamakla eleştiriyorlar. Zamanında, henüz TÜLOMSAŞ yaşarken, TÜLOMSAŞ'ın kolaylıkla tramvay üretebileceğini, bunun için de bizim tramvayları yurt içinden almamız gerektiği söylendi durdu. Ancak orta yerde A'dan Z'ye yerli üretim tramvay yok. Hala da yok. Bursa'da yapılan üretimler ise yalnızca bazı parçalar ile dış gövde yapımı. Diğer tüm parçaların en önemlileri yurt dışından getiriliyor ve montajları yapılıyor. Yani astarı yüzünden pahalı oluyor. TÜLOMSAŞ sırf dış gövde ve montaj yapabiliyor olsa, o eleştirileri kısmen anlardım.

A. ANBAR: Alpu Belediyesi’nin iptal davası açmasının gerekçesini de dinlemek isterim…

Y. BÜYÜKERŞEN: Onu da anlatacağım… Alpu Belediyesi, URAYSİM Projesinin hemen yanına Raylı Sistemler İhtisas Organize Sanayi Bölgesi kurulması gündeme geldikten sonra bu yola başvurmak zorunda kaldı. Çünkü Alpu Ovasına ihtisas organize sanayi bölgesi kurulması çok kötü bir fikirdi. Savunucuları, “madem URAYSİM Alpu Ovası'na yapılıyor, bu ihtisas organize sanayi bölgesi de buraya yapılmak zorunda" gibi, sanki Allah'ın emriymiş gibi, bir tavır içinde oldular. Alpu Belediyesi de "öyleyse biz de URAYSİM'in iptali için mahkemeye gideriz" gibi bir saikle hareket etmiş olabilir.

‘AYAKLARIMIZ YERE BASMALI’

Türkiye yıllardır böyle büyük hayallerle uyutuldu, hala da uyutuluyor. Savaş uçağımızı yapacağız, kendi otomobilimizi üreteceğiz, uzaya gideceğiz, aya gideceğiz, aya insan göndereceğiz gibi. Anlattığım görüşlerle birlikte şunu da söylemek isterim. URAYSİM Projesinin tamamlanması ve anlatıldığı üzere ülkemize ve şehrimize büyük gelirler getirmesi benim de en büyük dileğimdir elbette. Ancak istekler, dilekler öyle kolay gerçekleşmiyor. Hele ki ayaklarınız yere basmıyorsa, hele hesap-kitap bilmiyor, mukayeseli üstünlük sistemlerinden haberiniz yoksa, hiç gerçekleşmiyor.

Devamı yarın…

Peki, yarın hangi konular olacak?

- 2014 yerel seçiminden sonra CHP'li 3 belediye başkanı niçin toplandı?

- CHP'li 3 belediye başkanını birbirine düşürmeye çalışanlar kimler?

- “Kimse kimsenin işine karışamaz”

- “Birbirimizle kavganın gereği yok”

- Önümüzdeki seçimlerde aday olacak mı?

- Aday olmazsa Büyükşehir’e kimi işaret edecek?

- “Erken seçime ihtiyaç var”

- Millet ittifakının Cumhurbaşkanı adayı olmak istiyor mu?

saglisolluhaber.com

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.